Ticaret ve Şirketler Hukuku

Türk Ticaret Kanunlarında Sistemler

Türk Ticaret Kanunlarında, ekonomi ve hukuk bakımından ticaret sözcüğü farklı değerlendirilmektedir. Ekonomi bilimi açısından ticaret, üretilen malların tüketim alanına gönderilmesini, bir başka deyişle, üretim ve tüketim arasındaki aracılık faaliyetini ifade eder. Oysa hukuki açıdan ticaret sözcüğü, daha geniş anlaşılmakta ve bunun mal değişimine aracılık etmenin yanı sıra, hizmet, iletişim alanındaki diğer faaliyetleri de kapsadığı kabul edilmektedir.

Bu durum dikkate alınarak ticaret hukukunu “üretim, tüketim ve değişime yönelik ticari faaliyetleri düzenleyen hukuk dalı” olarak tanımlamak mümkündür. Ticaret hukuku, özel hukukun dallarından biridir.

Sübjektif Sistem (Tacir)

Ticaret hukuku ticari faaliyetlerle uğraşan kişilerin hukukudur. İşlemi yapan kişi tacir ise, ticaret hukuku söz konusudur. Temeli tacir sistemi olan ülkeler, zaman zaman diğer ölçeklerden de faydalanır. 1897 tarihli ilk Alman Ticaret Kanunu’ndan itibaren uygulama alanı bulmuştur.

Objektif Sistem (Ticari İşlem)

Bu sisteme göre; ticaret hukuku, ticari fiil ve işlemlerin hukukudur. Tarafların sıfatlarının bir önemi yoktur; ticaret hukuku, ticari işlem yapan herkese uygulanır.  Sistem, 1807 Fransız Ticaret Kanunu kaynaklıdır.

Modern Sistem (Ticari İşletme)

Bu sisteme göre ticaret hukuku, ekonomide ticari faaliyetlerin büyük kısmını yürüten ticari işletmelerin hukukudur. Bu sisteme göre ticaret kanunları, ticari işletmeleri esas alarak düzenlenmektedir.

İtalya’da ticari faaliyetleri de düzenleyen 1942 tarihli Medeni Kanun bu sisteme göre hazırlanmıştır.

Türk Ticaret Kanunlarında Sistemler

  • 1926 tarihli Eski Ticaret Kanunu, ağırlıklı olarak ‘karma sistem’ üzerine kurulu olup; objektif, sübjektif ve ticari işletme sistemlerini bir arada esas almaktaydı.
  • 1956 tarihli Eski Ticaret Kanunu, “ticari işletme sistemi” üzerine oturtulmuştur.
  • 2011 tarihli Ticaret Kanunu da yine “ticari işletme sistemi”ni temel almaktadır.

Ancak hiçbir kanun tam anlamıyla tek bir sistemin etkisiyle hazırlanmamıştır.

Türk Ticaret Kanunlarında Sistemler

Cumhuriyet Öncesi Dönem:

1850 tarihli Kanunname-i Ticaret Fransız Ticaret kanunu örnek alınmış olup, deniz ve kara ticaretine ilişkin dar kapsamlı bir düzenlemedir. Aynı zamanda Hollanda, Almanya ve Belçika kanunlarından da yararlanılmıştır.

Cumhuriyet Dönemi

1926 tarihli Eski Ticaret Kanunu, derleme bir kanun olması sebebiyle belirli bir sistemi olmayan dili ağır bir düzenlemeydi. İsviçre’den alınan MK ve BK ile de uyumsuzdu. 1956 tarihli Eski Ticaret Kanunu; MK ve BK ile uyumun sağlanabilmesi, gelişen ekonomik sosyal ihtiyaçların karşılanabilmesi ve belirli bir sistematiğe uygun olabilmesi için bu TTK hazırlanmıştır. 55 yıl yürürlükte kalan bu TTK birkaç kez değişikliğe uğramıştır. 2011 tarihli Türk Ticaret Kanunu; 2011 yılında kabul edilerek 2012 yılında yürürlüğe girmiştir.

Başlangıç hükümleri ve son hükümler dışında, Ticari İşletme, Ticaret Şirketleri, Kıymetli Evrak, Taşıma İşleri, Deniz Ticareti ve Sigorta Hukuku adlı kitaplardan oluşmaktadır. 2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK’da özellikle ticaret şirketleri ve deniz ticareti bakımından önemli değişiklikler yapılmıştır. Aynı zamanda kanunun dili sadeleştirilmiştir.

Günümüzde ticaret uluslararası nitelik kazanmıştır.

Yabancı unsur taşıyan ticari ilişkilerin yoğunluk kazanması, bunların, birbirinden farklı hükümler içeren hukuk sistemlerinden hangisine tabi olacağı sorununu ön plana çıkarmıştır.

Eski TTK, ticari işletmeyi tanımlamamış; bunun yerine ticarethanenin, fabrikanın ve ticari şekilde işletilen diğer müesseselerin ticari işletme olduklarını belirtmiştir. Buna karşılık, eski TTK döneminde, Ticaret Sicili Tüzüğü’nde (TST) ticari işletme için dolaylı bir tanıma yer verilmişti; TST m. 14/2, “bir gelir sağlamayı hedef tutmayan veya devamlı olmayan faaliyetlerle Türk Ticaret Kanunu’nun 17. maddesinde tarif edilen esnaf faaliyeti sınırlarını aşmayan faaliyetler ticari işletme sayılamaz” şeklinde bir ifade kullanarak ticari işletmenin olumsuz bir tanımını yapmıştı.

Yeni TTK’nın yapılışında, ‘ticari işletme’ gibi Türk Ticaret Hukuku’nun temelini oluşturan bir kavramın Kanun’da tanımlanması uygun görülmüştür. Ayrıca ticari işletmenin türleri olarak sayılan ticarethane, fabrika ve ticari şekilde işletilen diğer müesseseler ifadeleri de, bunların ticari işletmenin başlıca türleri olmayıp sadece birtakım görünüş şekilleri olduğu ve ticari işletmenin bu üç birime özgülendiği konusunda yanlış anlaşılmaya mahal verecek nitelikte olduğu düşüncesiyle yeni TTK’nın metninde yer almamıştır.

Sonuç olarak, yeni TTK m. 11’de “ticari işletme”, “…esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme” biçiminde tanımlanmıştır. Ayrıca, bu kanuni tanım Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin (TSY) 4. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinde aynen tekrar edilmiştir.

Ticari işletmede insan unsuru ile malvarlığı unsuru birlikte bulunur. İnsan unsuru taciri ifade ederken malvarlığı unsuru çeşitlilik gösterir. Bunların neler olduğu TTK m. 11/3’te gösterilmiştir. Bu hükümden hareketle sürekli olarak ticari işletmeye özgülenen hususlar (duran malvarlığı: fabrika binası, araç, makineler gibi ve dönen malvarlığı: hammadde), kiracılık hakkı (işletmenin bulunduğu taşınmaz kiralık ise), ticaret unvanı ile diğer fikri ve sınai mülkiyet haklarını ifade eder.

İşletme değeri de ticari işletmeye dâhil unsurlar arasında yer alır.

Ticari işletmenin değeri genelde malvarlığı unsurlarının sahip olduğu ekonomik değerin üzerindedir. Bu fazlalık işletmenin bulunduğu yer, verimli ve etkin çalışan bir organizasyona sahip olması, üretilen veya satılan malların ya da hizmetlerin kalitesi, oturmuş bir müşteri çevresinin bulunmasıyla yakından ilgilidir.

Ticari İşletmenin Hukuki Niteliği

Bu hususta doktrinde çeşitli görüşler vardır. Bir görüşe göre ticari işletme “özel bir malvarlığı”dır. Ancak hukuki açıdan ticari işletmenin malvarlığı tacirin malvarlığından ayrı düşünülemez. Dolayısıyla ticari işletme, ticari organizasyon ve kazanç imkanlarında ifadesini bulan bir faaliyet çevresi ile, buna bağlı hak, mal ve borçlardan teşekkül eden iktisadi bir bütünlük olarak kabul edilmektedir.

Ticari İşletmenin Tüzel Kişiliği Var Mıdır?

Ticari işletme kendisini oluşturan unsurlardan bağımsız bir hukuki bütün olarak kabul edilmesine rağmen tüzel kişiliği yoktur.

Ticaret Hukuku; tarafların hak kayıplarının önüne geçilebilmesi amacıyla her aşamada büyük önem taşımakta ve uzmanlık gerektirmektedir. Ticaret hukuku alanında yapılacak işlemlerde hukuki destek talebiniz bulunması halinde Ekin Hukuk Bürosu ile iletişime geçerek ticaret hukuku alanında tecrübeli avukatlarımızdan hukuki destek alabilirsiniz.

Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu