Ceza Hukuku

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu (TCK. m. 135)

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu (TCK. m. 135)

Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının kişilere karşı suçlar başlıklı ikinci kısmının özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar başlıklı bölümünde kanunun 135. maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesi suçu iki fıkra halinde düzenlenmiştir.

Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 135-

(1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Anayasa’nın 20. maddesine göre; “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”

Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 1. maddesinde ise; “Bu Kanunun amacı, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir.” hükmüne yer verilmiştir. Yukarıda yer verilen Anayasanın 20. maddesi ve KVKK’nın 1. maddesi birlikte incelendiğinde kişisel verilerin kaydedilmesi suçu ile korunmak istenen hukuki değerin özel hayatın gizliliği olduğu anlaşılacaktır.

I.       Suçun Unsurları

1.      Maddi Unsurlar

a.       Fiil

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun vücut bulabilmesi için kişisel verilerin kaydedilmesi gerekir. Kaydetmek ile anlatılmak istenen bir yere yazmak olabileceği gibi bilişim sistemine kayıt da olabilir.

Teknolojinin ilerlemesiyle kişisel veriler olarak bilgisayarlarda kayıt altına alınsa da kişisel verilerin nerede kayıt altına alındığının suçun oluşumu bakımından önemi bulunmamaktadır.

Kişisel verilerin kayıt altına alınması suçu sırf hareket suçu olduğu olduğundan ayrıca bir neticenin varlığı aranmamaktadır.

Kişisel verilerin kaydedilebilmesi için öncelikle bu veriye sahip olması gerekmekte olup verinin hukuka uygun elde edilmesi halinde bu verinin kaydedilmesinin suç teşkil etmeyeceği açıktır. Ancak başkasına ait kişisel verinin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi ve kaydedilmesi halinde failin fiili 136. maddesinde tanımlanan suçun seçimlik hareketlerinden birisini oluşturduğundan her iki suç da vücut bulacaktır.

T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2013/2773 K. 2013/26643

T. 25.11.2013

Kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarının maddi konusunu oluşturan ‘kişisel veri’ kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda ‘kişisel veri’ olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddelerin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda ‘kişisel veri’ kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; diş hekimi olan sanığın, daha önce kişisel bilgileriyle üye olduğu e-dishekimi.com isimli internet sitesindeki üyeliğinin iptal edilmesinin ardından, adı geçen internet sitesine yeniden üyelik için başvuruda bulunduğu sırada, aynı hastanede diş hekimi olarak görev yapan arkadaşı mağdurun T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, mezun olduğu üniversite ve mezuniyet yılı, mesleği ve diploma numarası, çalıştığı kurum ve yaşadığı şehir bilgilerini sisteme kaydederek, ‘jasmin’ rumuzuyla mağdur adına profil oluşturduğu iddiasına konu olayda,

Mağdurun, herkes tarafından bilinmeyen veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olmayan, ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı kişisel verilerini, kimliğini ortaya koyacak biçimde, e-dishekimi.com isimli internet sitesine, onun bilgisi ve rızası dışında, hukuka aykırı olarak kaydeden sanığın sübut bulan eyleminden dolayı TCK’nın 135/1. maddesindeki kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmediğinden bahisle ve salt TCK’nın 136/1. maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak, dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle, sanık hakkında beraat hükmü kurulması,

YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2019/973, K. 2020/218

T. 8.1.2020

Ayrıca, bir özel hayat görüntüsünün ya da sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsünün ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasının 2. cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasında özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesi, yasal anlamda, TCK’nın 135/1 ve aynı Kanun’un 136/1. madde ve fıkraları kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanık …’ın, bir alışveriş merkezinde, kayınbiraderinin eski eşi olan mağdur … ile tanık Turgay’ı aynı masada yemek yerken görüp, cep telefonunun çekim yönünü onlara doğru odaklayarak, rızalarına aykırı şekilde fotoğraflarını çektiği ve durumu fark eden mağdurun sanığa müdahale etmek istediği esnada sanığın cep telefonunu montunun cebine koyup, hızla uzaklaştığı olayda;

Tanık Turgay’la aralarındaki arkadaşlık ilişkisinin varlığını ve boyutunu kendisinde saklı tutan mağdur …’nin başkalarınca görülmesini ve bilinmesini istemeyeceği özel görüntüsünün, sanık … tarafından sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulacak şekilde kaydedilmesi nedeniyle sanığa isnat edilen TCK’nın 135/1. madde ve fıkrasındaki kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmediği; ancak, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin görüntüsünü, onun rızasına aykırı şekilde kaydeden sanığa, iddianamede eyleminin tarif edildiği de nazara alınıp, CMK’nın 226. maddesi uyarınca TCK’nın 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümlelerinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınarak, CMK’nın 254. maddesi gereğince uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, uzlaşma gerçekleşmediği takdirde, sanık hakkında görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,

b.      Fail

Kanunda herhangi bir sınırlama getirilmediğinden kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun faili herkes olabilir.

Bu suçların kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali söz konusu olacaktır.

c.       Mağdur

Failde olduğu gibi bu suçun mağduru bakımından da kanunda herhangi bir sınırlama bulunmadığından mağdur herhangi bir kimse olabilir.         Tüzel kişilere ait veriler bu suçun konusu olamayacağından tüzel kişilerin bu suçun mağduru olabilmesi mümkün değildir.

d.      Suçun Konusu

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun konusunu kişisel veriler oluşturur. 135. maddesinin gerekçesine göre de kişisel veri gerçek kişiye ait her türlü bilgi anlamına gelmektedir.

Kişinin adı ve soyadı, doğum tarihi ve yeri, ana ve baba adı, TC kimlik numarası, mali bilgileri, resmi, parmak izi, e-mail adresi, DNA profilleri kişisel veri kavramı kapsamında değerlendirilmektedir.

Ayrıca suçun konusunu 135. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen özel nitelikli kişisel verilerin oluşturması halinde ise cezanın artırılması gerekmektedir. Buna göre kişisel verinin kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine, ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda ceza artırılır. Bu düzenlemeyle hassasiyet içeren verilerin korunması amaçlanmaktadır.

e.       Nitelikli Haller

Kanunun 135. maddesinin 2. fıkrası ve 137. maddesi kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun nitelikli hallerine yer vermiştir.

Nitelikli haller

Madde 137- (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;

a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,

b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

  • Özel Nitelikli Kişisel Verilerin Kaydedilmesi

Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 6. maddesinde; “Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak KVKK’da özel nitelikli kişisel veriler her ne kadar kapsamlı sayılmışsa da Türk Ceza Kanununun 135. maddesinin 2. fıkrasında yalnızca siyasi, felsefi veya dini görüşler, ırki köken, ahlaki eğilim, cinsel yaşam, sağlık durumu ve sendikal bağlantılara yer verilmiştir.

135. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen bu kişisel veriler sınırlı sayıdadır.

Bu halin varlığı halinde suçun temel haline göre ceza yarı oranda artırılacaktır.

  • Kamu Görevlisi Tarafından Ve Görevinin Verdiği Yetki Kötüye Kullanılmak Suretiyle Kişisel Verilerin Kaydedilmesi

Türk Ceza Kanununun 137. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde suçun kamu görevlisi tarafından görevinin verdiği yetkinin kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde cezanın artırılacağı düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanununun 6. maddesinde kamu görevlisi; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu nitelikli halin oluşması için suçun failinin kamu görevlisi olması yeterli görülmemiş olup failin kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak bu suçu işlemesi gerekir.

Ayrıca failin kamu görevinin suç işlendiği anda devam ediyor olması aranmamakta olup görevin verdiği yetkinin kötüye kullanılması şartıyla suçun işlenmesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Örneğin, görevi gereği kişisel verilere erişebilen vergi dairesi görevlilerinin kişilerin malvarlıkları, vergi borçları gibi hususları kayıt altına almaları durumunda söz konusu suç gündeme gelecektir.

  • Belli Bir Meslek Ve Sanatın Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

Kanunun 137. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre suçun belirli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir

Bu nitelikli hal bakımından da bir meslek veya sanat sahibi olmak tek başına yeterli olmayıp kişisel verilerin kaydedilmesinin bu meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bu duruma örnek olarak bankada çalışanların müşterilerine, sağlık çalışanlarının ise hastalara ait kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmeleri verilebilir.

2.      Manevi Unsur

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun taksirli şekli kanunda düzenlenmediği için, bu suçun taksirle işlenmesi mümkün olmayıp ancak kasten işlenebilmektedir.

Failin kastından bahsedebilmek için, kaydettiği bilgilerin başkasına ait kişisel veri olduğunu bilmesi ve buna rağmen kaydetmeyi istemesi aranmaktadır.

3.      Hukuka Aykırılık Unsuru

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun oluşabilmesi için kaydetme fiilinin hukuka aykırılık içermesi gerektiğine madde metninde yer verilmiştir. Ancak kaydetme fiilini hukuka uygun hale getiren bir durumun varlığında fiil suç teşkil etmeyecektir.

Anayasanın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği belirtilmiştir. Bu haller dışında hukuka uygunluk sebebinin kabulüne Anayasa izin vermez.

Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 5. maddesinin 2. fıkrasında kişinin açık rızası bulunmaksızın verilerinin işlenmesine izin verilen haller sayılmıştır. Bu maddeye yer vermekte fayda vardır.

Kişisel verilerin işlenme şartları

MADDE 5- (1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.

b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.

c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.

e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.

f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.

T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2014/17630, K. 2015/1672, T. 2.2.2015

Sanıkla katılanın ticari ilişki içerisinde bulundukları, bu kapsamda, sanığın, katılan lehine düzenlediği senette, katılan tarafından, senet metnin de yazan miktarın soluna … rakamı eklenmek suretiyle tahrifat yaptığını ileri sürerek, katılanla yaptığı yüz yüze konuşmaları gizlice kayıt altına alıp, bilahare CD ortamına aktardıktan sonra katılan hakkında suç duyurusunda bulunması şeklinde gerçekleşen eylemde,

Sanığın, katılanla yaptığı konuşma içeriğini kaydedip, bu kaydı içeren CD’yi, görülmekte olan dava dosyasına delil olarak verdiği olayda, kaydı üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, resmi belgede sahtecilik iddiasını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği atılı suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla, sanığın beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

II.      Suçun Özel Görünüş Biçimleri

1.      Teşebbüs

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu teşebbüs bakımından özel bir durum arz etmemektedir. Ancak suçun sırf hareket suçu olması nedeniyle ancak kaydetme hareketinin kısımlara bölünebildiği hallerde teşebbüs söz konusu olabilmektedir.

Bilişim sistemine verilerin kaydına başlanmasına rağmen kaydedilme gerçekleştirilmeden fiilin yarıda kalması halinde teşebbüsün varlığı söz konusu olabilecektir.

2.      İştirak

Bu suç iştirak bakımından da teşebbüste olduğu gibi bir özellik göstermemektedir. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun birden çok kişi ile birlikte işlenmesi halinde suça iştirake ilişkin genel hükümlerin uygulanması söz konusu olacaktır.

3.      İçtima

Madde metninde içtimaya ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunda zincirleme suç hükümleri uygulanabilir.

Aynı mağdura ait kişisel verilerin farklı zamanlarda birden çok kez kayıt altına alınması halinde faile tek ceza verilecek ve bu ceza 43. madde gereğince arttırılacaktır.

Birden çok kişiye ait kişisel veri tek fiil ile kayıt altına alınmışsa 43. maddesinin 2. fıkrası gereği tek suçun varlığı kabul edilecekse de ceza arttırılacaktır.

Özel hayata ilişkin olsun veya olmasın kişiye ait görüntü ve seslerin kişisel veri olduğu açıktır. Ancak görüntü veya sesler özel hayat alanına ilişkin değilse bu verilerin kaydı halinde 135. maddede düzenlenen kişisel verilerin kaydedilmesi suçu oluşacaktır. Ancak görüntü veya sesin özel hayata ilişkin olması halinde, 134. maddede düzenlenen özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu oluşacaktır.

III.     Muhakeme ve Yaptırım

Türk Ceza Kanununun 139.maddesine göre kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun soruşturulması şikayete bağlı olmayıp re’sen takip incelenmektedir.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Kaydedilen kişisel verilerin kişinin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenine, ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamına, sağlık durumuna veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması halinde ise ceza yarı oranda artırılmaktadır.

Kanunun 137. maddesi gereği suçun kamu görevlisi tarafından görevinin verdiği yetki kötüye kullanılarak veya bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi halinde suçun temel haline göre verilecek cezanın yarı oranda artırılması gerekir.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu için kanunda öngörülen yaptırımın üst sınırına bakılırsa görevli mahkemenin asliye ceza mahkemesi olduğu anlaşılacaktır.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi YÜCEL

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu