Ceza Muhakemesinde İspat Araçları
Ceza muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçeğin araştırılmasında kural olarak her şey delil olarak kabul edilir. Bu bakımdan ceza muhakemesinde delil serbestliği ilkesi geçerlidir.
Elde edilen bu delillerin takdiri konusunda ise vicdani delil sistemi kabul edilmiştir. Vicdani delil sistemine göre, hâkim, tarafların ileri sürdüğü delillerle bağlı olmadığı gibi; belli hususların belli delillerle ispat edilmesine de gerek yoktur.
Ceza muhakemesinde kural olarak her şey delil olabilir, delillerin ispat gücünü de hâkim kendisi takdir eder.
Delillerin Ortak Özellikleri
Ceza muhakemesinde ispat faaliyetlerinde kullanılan araçlara delil denir. Ceza muhakemesinde her şey delil olabilir. Ancak bu sınırsız bir kural değildir. Ceza muhakemesinde, olayın bir parçası olan ve beş duyuyla algılanabilen şeyler delil olabilir. Delil olabilecek şeylerin akla, mantığa ve bilime aykırı olmaması gerekir.
Deliller mutlaka hukuka uygun yöntemlerle elde edilmelidir. Bunu sağlamak amacıyla kanunumuz belli yöntemlerin uygulanmasıyla elde edilen delillerin muhakemede kullanılmasını yasaklamıştır. Ceza muhakemesinde ancak yargılama sürecinde hakim huzurunda tartışılan deliller değerlendirilir.
Delil Çeşitleri
Deliller beyan, belge ve belirti delilleri şeklinde üçe ayrılmaktadır.
Beyan ve belge delili ispat edilecek olayı doğrudan doğruya ispat eden delillerdir. Belirti delilleri ise olayı dolaylı olarak aydınlatan delillerdir. Ancak bazı durumlarda belirti delilleri olayın aydınlatılmasında beyan ve belge delillerine nazaran daha etkili olabilmektedir.
Beyan delili tanık beyanı, sanık beyanı ve sanıktan başka tarafların beyanı olmak üzere üçe ayrılabilir.
Ceza Muhakemesinde Tanık Beyanı
Muhakeme konusu olay hakkında beş duyusu aracılığıyla öğrendiklerini hakime anlatan üçüncü kişilere tanık denir.
Kural olarak herkes tanık olabilir. Çocuklar, akıl hastaları, sanığın yakınları, suç ortakları bile tanık olabilir. Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir.
Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır (CMK m. 43/1). Ayrıca mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli görülen tanıkların belirteceği gün ve saatte hazır bulundurulmasını görevlilere yazılı olarak emredebilir (CMK m. 43/3). Tanıkları çağırmak ve gelmeyenler hakkında zorla getirme kararı vermek yetkisi ancak savcı, hâkim veya mahkemeye aittir (CMK m. 43/5).
Tanıklar beyanda bulunmakla yükümlüdürler. Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında öncelikle bundan doğan giderlere hükmolunur. İkinci olarak, yeminin veya tanıklığın gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her halde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi kararı verilebilir.
Beyanda bulunma yükümlülüğü bulunan tanığın, bu yükümlülüğü doğru bir şekilde yerine getirmesi, yalan tanıklık yapmaması gerekir. Akis takdirde yalan tanıklıkta bulunan kimse TCK m. 272 gereğince sorumlu olur.
Tanığın beyanda bulunması mutlak bir zorunluluk değildir. CMK’nın 45. maddesinde gösterilen hallerde kişilerin tanıklıktan çekinme hakları vardır. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler.
Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez (CMK m. 45/2). Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler (CMK m. 45/3). Ayrıca CMK bazı kişilerin icra ettikleri meslekleri ve sürekli uğraşları sebebiyle edindikleri bilgilerle ilgili olarak, tanıklıktan çekinebilmelerine olanak sağlamıştır (CMK m. 46/1). Kural olarak, bütün tanıklar yemin etmek zorundadırlar. Ancak bazı durumlarda tanıklar yeminsiz dinlenirler (CMK m. 50).
Belge Delilleri
Belge, somut olayı temsil eden, insan yapısı bir ispat aracıdır. Belgenin sağlam olma olasılığı beyan deliline oranla daha fazladır.
Belge delillerini çeşitli sınıflandırmalara tabi tutmak mümkündür. Ancak biz belge delillerini yazılı belgeler ve görüntü ve ses kayıtları şeklinde ikili bir ayrım çerçevesinde ele alacağız.
Muhakeme konusu olay hakkında delil olabilecek düşünceyi içeren her türlü yazıya belge, bunlar aracılığıyla yapılan açıklamalara da yazılı açıklama denir. Eğer belge bir memurun görevi gereği düzenlediği bir belge ise resmi belge, bunun dışında kalan belgelere ise özel belge denmektedir.
Resmi belgeler özel belgelere göre ispat bakımından daha üstündür. Resmi belgeleri de aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge ve sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. İlk grup resmi belgelerin içeriğinin gerçeği yansıttığı karine olarak kabul edilmektedir. İkinci grup belgelerin içeriğinin gerçeği yansıttığı konusunda daha güçlü bir karine kabul edilmiştir. Karinenin çürütülebilmesi için belgenin sahte olduğunun ispat edilmesi gerekir. Film, fotoğraflar, teyp bantları, videokasetleri, bilgisayar disketleri gibi görüntü ve ses kayıtları muhakeme konusu olay hakkında delil olabilecek düşünceyi içeriyorsa, bunların delil olmasından şüphe edilemez.
Belirtiler
Keşif faaliyetine konu olan ve olaydan geriye kalan her türlü iz ve eserlere belirti denir.
Belirti, tabii ve suni belirti olmak üzere ikiye ayrılır. Sanığın iradesi dışında olaydan geriye kalan iz ve eserlere tabi belirti denir. Suni belirti ise bir olayı suni olarak temsil eden, insan yapısı işaretlerdir.
Tabii belirti ispat amacıyla yapılmadığı halde, suni belirtide amaç, ispattır. Örneğin, bankaya paranın yatırılması karşılığında hesap belgesi verilmesi, bir anlamda borcun ödendiğinin ispatıdır.
Delillerin Toplanması
Ceza muhakemesinde karar verme yetkisine sahip olan yetkililerin karar verebilmelerini sağlamak amacıyla delillerin hazır bulundurulmasına delillerin toplanması denir.
Delillerin toplanması kural olarak soruşturma aşamasında gerçekleştirilir. Keşif, hâkimin, muhakeme konusu olay ile ilgili hususları beş duyusu ile incelemesidir. Keşfe kural olarak hâkim, gecikmesinde sakınca olan hallerde savcı karar verir (CMK m. 83).
Kural olarak Cumhuriyet savcısı kararı ile yer gösterme işlemine karar verilir. Bunun için şüphelinin suç hakkında açıklama yapmış olması gerekir.
Delillerin Değerlendirilmesi
Ceza muhakemesinde karar verme yetkisine sahip olan yetkililerin, toplanan delillerden sonuç çıkarıp bu sonucu kararlarında kullanmalarına delillerin değerlendirilmesi denir.
Bu değerlendirme, soruşturma aşamasında savcı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından yapılır. Çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir konuda ceza muhakemesinde karar verme yetkisine sahip olan yetkililerce özel veya teknik bilgisine başvurulan kişiye bilirkişi denir.
Ceza Muhakemesinde Bilirkişi
Kural olarak ceza muhakemesinde bilirkişiye başvurma mecburiyeti yoktur. Bilirkişiyi atama yetkisi hâkim veya mahkemeye aittir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bilirkişi atayabilir (m. 63/3).
Atanacak bilirkişi sayısı kural olarak bir kişidir, fakat gerekçe gösterilmek kaydıyla birden fazla kişi de bilirkişi olarak atanabilir (m. 63/2). Kural olarak bilirkişilik yapmak mecburi değildir. Fakat bazı durumlarda bilirkişiliğin kabul edilmesi zorunludur (CMK m. 65).
Bilirkişi olarak atanan kişi, belirlenen süre içinde raporunu vermez ise hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri verir.
Ayrıca, hukukî ve cezaî sorumluluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, bilirkişiye ücret ve masraf adı altında hiçbir ödeme yapılmamasına karar verilebilir ve gerekçesi gösterilerek gerekli yaptırımların uygulanması bilirkişilik bölge kurulundan istenir (CMK m. 66/2).
Bilirkişi incelemesini bitirince yaptığı inceleme ve vardığı sonuçları açıklayan bir rapor sunmak zorundadır. Bilirkişi çağrıldığı zaman gelmek zorundadır (CMK m. 68). Bilirkişi yemin etmek mecburiyetindedir.
Şüpheli veya Sanığın Beden Muayenesi Ve Vücudundan Örnek Alınması (CMK m. 75)
Soruşturması yapılan bir suçla ilgili olarak delil elde etmek amacıyla kişinin vücudundan kan veya benzeri biyolojik maddelerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınmasına ve gerektiğinde vücudun içinde tıbbi inceleme yapılmasına beden muayenesi denir.
CMK beden muayenesini şüpheli ve sanığın beden muayenesi (CMK m. 75) ve diğer kişilerin beden muayenesi (CMK m. 76) olarak iki ayrı hükümde ayrıntılı olarak düzenlemiştir.
Şüpheli ve sanık dışındaki kişilerin beden muayenesi CMK’nın 76. maddesinde düzenlenmiştir.
CMK’nın 75-76. maddeleri çerçevesinde elde edilen örnekler üzerinde, soy bağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması halinde moleküler genetik inceleme yöntemine başvurulabilir (CMK m. 78/1).
Ceza Muhakemesinde Otopsi (CMK m. 87)
Delil değerlendirmesi aşamasında başvurulan yollardan biri de otopsidir. Otopsi, ölüm sebebini tespit etmek amacıyla, bir ölünün içinin açılıp organlarının incelenmesidir.
Otopsi savcı huzurunda hekim tarafından yapılır. Cesedin durumu imkân verdiği takdirde, mutlaka, baş, göğüs ve karın boşluğu açılarak otopsi yapılması gerekir (CMK m. 87/2).
Ölen kişiyi son hastalığında tedavi eden doktor otopsi yapamaz. Ancak hastalığın seyri hakkında bilgi vermek için otopside hazır bulunabilir (CMK m. 87/3).
Gömülen bir ölü üzerinde otopsi yapılması gerektiğinde, cesedin mezardan çıkarılmasına soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme karar verir (CMK m. 87/4). Otopsi sırasında cesedin görüntüleri kayda alınır (CMK m. 87/5).
Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN