Genel Hukuki Bilgiler

Devletin Kökeni

Devletin kökenine ilişkin bilgiler ve tutarlı teoriler;

  • İlk kurulan devletlere ilişkin arkeolojik verilerin ortaya çıkması
  • İlkel toplumların antropologlar tarafından uzun süreli incelenmesiyle oluşturulabilmiştir.

Devlet Öncesi Toplumlar

Yüzün üzerinde kabile (Amazon ormanları veya Avustralya çöllerinde), dünyayla iletişime geçmeden varlığını sürdürmektedir. Bu kabilelerde iktidar ilişkilerini incelemek etik bir problem doğurmaktadır:

İlkel toplumların geleneksel yaşam biçimleri, çevreyle iyi bir denge üzerine kurulu olduğundan, modern toplumlarla ilişkiye geçtikleri anda bozulma eğilimindedir. Bu toplumlarla bilimsel amaçlı ilişkiye geçilmesi bile, geleneksel yaşamlarında dönüşü olmayan kırılmalar yaratabilir.

On binlerce yıldır avcılık ve toplayıcılıkla devlet olmadan varlığını sürdüren bu toplumların geleneksel yaşam biçimlerinin korunması, modern toplum için etik bir yükümlülük olarak görülebilir.

Geleneksel yaşam biçimleri bozulmamış toplumlar hakkında ilk bilgiler, Amerika’nın keşfiyle kâşiflerin, seyyahların ve misyonerlerin gözlemleriyle ortaya çıkmıştır. 19-20.yy.da antropologlar ilkel toplumu doğrudan inceleme fırsatı bulmuşlardır. Fakat bu noktada başka zorluklar ortaya çıkmaktadır:

Evrimci tarih anlayışına göre; bütün ilkel toplumlar Batılı toplumların geçirdiği belirli süreçleri (ilkel toplum – kent toplumu – feodal toplum – ulus) izleyerek uygarlık basamaklarında yükselecektir.

Araştırmalar bu toplumların Batılı gelişim çizgisini izlemediklerini ortaya koyduğunda; iki farklı tepki:

  1. Tek çizgili tarih anlayışı, uygar toplumu var olma hakkına sahip tek toplum olarak görür. Gelişmemiş toplumlar, müdahale ile uygarlaşmaları sağlanmalıdır. Bu tepki, sömürgeleştirme politikasıyla uyumludur. Hobbes’in doğa kurgusu da bu politikayı haklı kılacak varsayımlar içerir: Devlet öncesi doğa durumu bir kaos, kargaşa, genel savaş halidir.
  2. Uygar toplumun olumsuzluklarını vurgulayarak ilkel toplumsal düzenin eşitlik ve özgürlük üzerine kurulu olduğunu, korunması gerektiğini vurgular. J.J.Rousseau, Nietzsche ve Freud bu çizgidedir.

İlkel Toplumda Siyasal İktidarın Niteliği

İlkel toplumları sınıflandırması kriterleri:

  • Geçinme tarzları,
  • Yönetim biçimleri,
  • Nüfuslarıdır.

Takım: En küçük ilkel toplum örneği, nüfusu 100’ün altında avcı toplayıcı gruplardır. Pierre Clastres’in G.Amerika’da incelediği Guayaki yerlilerinde grupların nüfusu 40 – 250 arasındadır. Temel birim çekirdek ailedir. Eşitsizliğin en az görüldüğü toplumlardır.

Kabile: Köylerde yerleşik yaşayan, besin üretimini bahçecilikle elde eden ilkel toplumlarda, nüfus birkaç yüz kişiyi bulur. Temel sosyal birim geniş aileye veya soy gruplarına doğru değişim gösterir. Bu toplum düzeninde çok sayıda işin elbirliğiyle yapılması gerekir. Bu durum, hem nüfusun hem de önderin gücünün artmasına neden olur.

Aşiret: Geçinme biçimi bahçecilikten yaygın tarıma doğru evirildiğinde, daha kalabalık toplumlarla karşılaşırız. Nüfus yüz binleri aşabilir. Önderin otoritesi feodal beyin otoritesine yaklaşır. İlkel toplum ile devletli toplum arasında bir geçiş durumudur.

İlkel Toplumu Eksikleriyle Tanımlamak

Bu kabileler modern topluma kıyasla eksikleriyle tanımlanmıştı:

  1. Pazardan yoksunluk
  2. Yazıdan yoksunluk
  3. Devletten yoksunluk
  4. Tarihten yoksunluk

Evrimci tarih anlayışı bütün toplumların günün birinde devlet kuracağını varsayar. Devlet bütün toplumların kaderidir.

Bu bakış açısında ilk yanlış; devletin bütün toplumların kaderi olduğu görüşüdür. Günümüzde hala ilkel toplumlar varlıklarını sürdürmektedir. İkinci yanlış; ilkel toplum eksikleriyle tanımlamaktır.

İlkel Toplumu Eksikleriyle Tanımlamak

Pazardan Yoksunluk

İlkel toplumlarda pazar yoktur, çünkü ihtiyaç fazlası üretim yapılmaz. Bu bir eksiklik değil, gereksizliktir. Artı değer üretilmemesinin nedeni teknolojik gerilik ve sefalet ekonomisinin geçerli oluşu değildir.

İlkel toplumlarda insanlar 3-4 saat çalışarak gereksinimlerini karşılar; kalan zamanı kendilerine ayırırlar.

Artı değer üretilmemesinin nedeni tembellik de değildir. İnsanlar buna zorlandığı için fazla üretim yapar, bu zorlama da devletli toplumlara özgüdür. İlkel toplumda bu zorlama yoktur.

İlkel toplumda özel mülkiyet bulunmamaktadır.

Yazıdan Yoksunluk

Yazı, devletin ortaya çıkışıyla birlikte gerekli artı değerin kayıt altına alınması ve kuralların kamuya duyurulması gibi nedenlerle icat edilmiştir. İlkel toplumda artı değer yoktur. Bir ailenin ihtiyacı kadar olan üretim, hesap/kitap gerektirmez.

Modern toplumda kültür ancak yazılı yolla bir sonraki kuşaklara aktarılabilir. İlkel toplumda bunlar yazılı hale gelmeden sonraki kuşaklara aktarılabilmiştir. İlkel toplumun ihtiyacı olmayan bir tekniği icat etmemiş olması bir eksiklik değildir.

Devletten Yoksunluk

P.Clastres, ilkel toplumu eksikleriyle tanımlamanın yanlış olduğunu söyler. Konu devletten yoksunluğa gelince bunu, gereksizlik veya anlamsızlıkla değil, şaşırtıcı bir ifade ile karşılar: Devlete Karşı Toplum.

Ona göre ilkel toplum devletsiz değil, bilinçli olarak devlet ortaya çıkmasın diye örgütlenmiş toplumdur. Devlet, yönetenler/yönetilenler şeklinde toplumu bölen eşitsizlikçi bir yapılanmadır. İlkel toplumun temel yasası ise eşitliktir, toplumu bölen yapılanmalar yoktur.

İlkel toplumlar tarihteki ilk global (büyük) toplum örneğidir. Bu toplumlarda herkesi bağlayan kurallar ve iktidar vardır. Şeflik, şamanlık, savaş önderliği, büyük adamlık gibi adlarla statüler oluşmuştur. Bu tür figürlerin bulunmadığı, tamamen lidersiz toplumlar da vardır.

Önderleri iktidar sahibi olmasa, hatta hiç önder bulunmasa bile, ilkel toplumlarda siyasal iktidar vardır. İlkel toplumlarda siyasal iktidarın bulunmadığını söylemek bilimsel değildir.

Kuralların belirlediği düzenin bozulması durumunda etkili yaptırımlar (utandırma, dışlama, öldürme) vardır.

Avcı-toplayıcı ilkel kabilelerin en küçüğü 3-4, en büyükleri 10-12 aileden oluşur. Her aile 15-20 kişi olduğundan 40-250 nüfusu olan, dıştan evlenme kuralının geçerli olduğu, soy zincirinin erkek veya kadın üzerinden belirlendiği toplumlar söz konusudur. Kabile şefi her sabah kabilesine seslenir.

Şefin konuşma ve seslendiği kişilerin de dinlemiyormuş gibi yapma yükümlülüğü vardır.

Şef yönetmek, emretmek, kural koymak ve yargılamak anlamında iktidar sahibi değildir. Kararları şef değil, kabilenin kendisi alır. Şefin görevi bu kararları dile getirmektir. İlkel toplum iktidar ile konuşmayı birbirinden ayırmıştır. Kabile siyasal iktidarı kimseye vermeyip bizzat kullanmaktadır.

Liderlerin rolü, yalnızca kabilenin aldığı savaş kararından sonra, savaşın yürütülmesi bakımından artar. Savaş bittiğinde, lider yine kabilenin hizmetkârı konumuna geri döner. Barış döneminde liderin biraz daha güçlendiği toplumlar, geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan toplumlardır. Avcı-toplayıcı kabilelerde gücünü artırmaya çalışan liderlerin hiç şansı yoktur.

Tarihten Yoksunluk

Dışarıdan bakıldığında zaman adeta donmuştur, her gün aynı olduğundan tarihsiz toplumlar söz konusudur. Bu toplumlar için tarihsel olaylar, kesitler yoktur.

Tarihlerini öğrenmek, aktarmak gibi çabaları yoktur. Ancak bu toplumların hiç değişim geçirmedikleri doğru değildir.

İçeriden bakıldığında ne tarih donmuştur ne de durağan bir sosyal yapı vardır. Aksine eşitliğe dayalı yapının sürekliliği için her gün mücadele vardır. Tarihi olan halkların tarihinin, sınıf mücadelelerinin tarihi olduğu söylenir. Tarihi olmayan halkların tarihinin de, devlete karşı mücadelelerinin tarihi olduğunu söyleyebiliriz.

İlkel Toplumda Eşitliğin Korunması

İlkel toplumlar, üyelerinin eşitliğini korumak için katı gelenekler oluşturmuştur. Kişilerin kendi üstün becerilerinden bekleyebileceği tek yarar, geçici bir saygınlıktır. Bu üstünlüklerin siyasallaşmasına, diğerleri üzerinde iktidar kurmasına izin verilmez.

Eşitliği Korumayı Amaçlayan Düzenlemeler

Bu kabileler modern topluma kıyasla eksikleriyle tanımlanmıştı:

  1. İnsan vücuduna kazınan yasa
  2. Özel mülkiyet yasağı, potlaç, mübadele
  3. Nüfusun dengede tutulması

Anaerkillik, Anasoyluluk ve Kadının Statüsü

Vücuda kazınan temel yasa olan eşitlik yalnız erkekler arasında geçerlidir. Kadın değiş tokuş edilen bir eşya statüsündedir. Venezüela-Brezilya sınırında yaşayan Yanomami dilinde evlilik bir şeyi zorla sürükleme, boşanma da bir şeyi fırlatıp atmak demektir. Bu durum, ataerkil kültürün devletten önceye uzanan bir tarihi olduğunu gösterir.

Anasoylu toplumlarda evlilik, erkeğe bir üstünlük sağlamaz. Evlenen erkek karısının evine gider ve çocukları üzerinde pek az söz sahibi olur. Fakat evi yöneten ve çocukları yönlendiren kişi kadın değil, onun erkek kardeşidir. Evli erkek ise kendi kız kardeşinin çocukları üzerinde söz sahibidir.

Ataerkil özellikler anasoylu toplumların çoğunda korunur. Ekonomik, sivil ve dinsel yaşama egemen olanlar erkeklerdir. Kadının statüsünün erkeğe eşit veya yakın olan istisnai toplumlar:

  • Filipinlerde Agtalılarda kadınlar erkeklerin yaptığı işi yaparlar.
  • Kuzey Amerika’da Ojibwaylerde, Afrika’da Dahomey Krallığında savaşçılar kadınlardı.
  • Kuzey Kaliforniya yerlilerinde şamanların çoğu kadındı.
  • Venezüela-Kolombiya’da Barililerde yemek, çocuk bakımı, tarım ve balıkçılığı her iki cins yapar.
  • En çarpıcı örnek; ABD’de İrokualarda kadının siyasal ve törensel etkisi erkekler düzeyindedir.

Henri Morgan’ın incelediği Irokualar’da görülen durumlar:

  • Birden çok ailenin paylaştığı büyük evlerde yaşarlardı. Ev, yaşlı kadın tarafından yönetilirdi. Hangi erkeklerin eve koca olarak kabul edileceğine ve uyumsuz kocaların evden ne zaman atılacağına yaşlı kadınlar karar verirdi.
  • Kadınlar geçim işlerinde temel rolü üstlenmişti. Kadınlar, anasoylu kadın akrabalarından miras kalan toprakların kullanım hakkını ellerinde tutardı.
  • Toplumsal kimlik, unvan ve mülkün kullanım hakkı kadın soyundan aktarılırdı.
  • Kadınlar yalnızca kendi ürettikleri besinleri değil, erkeklerin avladıkları besinleri de kontrolünü ellerinde tutardı.
  • Beş kabileden oluşan halk, bir konfederasyon çatısı altında toplanmıştı. En üst organ olan

Yaşlılar Konseyine gidecek temsilcileri her evin yaşlı kadınları seçerdi. Yaşlı kadınlar savaş, barış ve avlanma tercihleri konusunda alınacak kararlarda da etkili olurlardı.

Lewellan’a göre, Irokualar anaerkil olarak adlandırılamaz, ama ataerkil de değillerdir. Bütün resmi makamları erkekler tuttuğu için anaerkil olarak düşünülemezler ise de, kadınların gücü net bir şekilde kurumsallaşmıştır.

Harris, bu toplumda erkeğin kadın üzerindeki üstünlüğünün zayıflatıldığını ve kadınların siyasal karar alma süreçlerinde etkili kılındığını kabul etmekle birlikte, erkeklerin hala kadını aşağı ve bağımlı bir varlık olarak gören bir kültüre sahip olduğunun altını çizer.

Siyasal İktidarın Cinsiyeti

Kadının aşağı statüsüne doğru ne zaman evrilmeye başladığımızı inceleyecek olursak:

  • Freud’a göre, kadının erkeğe tabi statüsü ilk toplumla birlikte ortaya çıkmıştır.
  • Levi Strauss: İnsanlar kabile ortaya çıkmadan önce, iç dayanışması zayıf küçük topluluklar halinde yaşıyordu. Bu gruplar en tecrübeli, yaşlı erkeğin yönetimindeydi. Bu durum genç erkekler için ciddi bir sorundu. Çünkü yaşlı erkek, genç erkeklerin grup içindeki kadınlara ulaşmasını sınırlıyordu.

Genç erkekler babayı öldürür ve bu sayede kadınlara ulaşırlar. Babayı da güçlü bir hayvanla özdeşleştirerek totemleştirirler. Ancak çatışma, bu kez gençlerin kendi aralarında başlamıştır. Gençler grup içindeki kadınları sahiplenmek için mücadele etmektedirler.

Freud, Totem ve Tabu ile yarattığı siyaset kuramında, güçlü bir erkeğin, babanın hâkimiyetine boyun eğilir. Kümenin bütün dişileri (ana, kız) onundur. Buna, babaya karşı güç birliği yapan kardeşler son verir. Küme içi kadınlara ulaşmak için onu öldürürler.

Babanın oğullarının kurdu olduğu aşamayı, kardeşin kardeşinin kurdu olduğu aşama izler. Erkekler kardeş kavgasının yararsız olduğunu görünce sosyal barış ve güvenlikte anlaşırlar. Erkekler, küme kadınlarının küme erkekleri için yasaklanmış kadın sayılmasına karar verirler. Haram birleşme yasağı ve ona bağlı dıştan evlenme ilkesi ortaya çıkar.

Bu yasak ve ilke, toplumun içine kapanan küçük kümeler olarak kalmasına ve sosyal ilişkilerin kısıtlı işlemesine karşı alınmış bir önlemdir. Kümeler arası düşmanlıklara son vermenin yolu düşmanları hediyelerle hoşnut etmekten geçer. Bu çerçevede değiş tokuş edilebilecek en değerli armağanlar kadınlardır. Toplum onların değiş tokuşuyla kurulur.

Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.

Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu